“Millet İttifakı’nın en büyük imtihanı başörtüsüdür”

“Millet İttifakı’nın en büyük imtihanı başörtüsüdür”

AK Parti Afyonkarahisar eğitmeni Şükrü Ersoylu, Millet İttifakı’nın en büyük imtihanının başörtüsü konusu olduğunu söyledi

 

AK Parti Afyonkarahisar eğitmeni Şükrü Ersoylu, gazeteniz Kocatepe’yi ziyaret ederek, Kocatepe Gazetesi Sahibi Sezer Küçükkurt’un sorularını cevaplandırdı.
“BAŞÖRTÜLÜ SEÇMEN KAZANIMINI KAYBETMEK İSTEMİYOR”
Sezer Küçükkurt: Seçim süreci yaklaşırken Millet İttifakı ile ilgili olarak düşünceleriniz nelerdir?
Şükrü Ersoylu: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi iktidar olabilmek için yüzde 50 artı bir oy oranını zorunlu hale getirdi.2023 seçimlerine kısa bir süre kala başörtüsünü temel hak ve özgürlük olarak gören başörtülü seçmenlerin, yasal bir dayanağı olmasa bile kazanımlarını kaybetme riskine karşı, idari tasarrufla bile olsa, okullarda ve kamu kurumlarında sorunu çözen Cumhur ittifakına olan ilgisini artırıyor. İstatistiklere göre toplumun yaklaşık yüzde 63,5 oranında bir kesimi başörtüsü takıyor.Tabidir ki bu durum Millet ittifakının uykularını kaçırıyor ve bu ilgiyi taraflarına çekmek için, muhafazakâr seçmene başörtüsüne yasal düzenleme getireceği vaadi ile mesaj gönderiyor.
“ANAYASANIN 24. MADDESİNİN 2. VE 4. FIKRASI DAYANAK GÖSTERİLDİ”
Sezer Küçükkurt: Başörtüsü yasağının yasal dayanağı var mı?
Şükrü Ersoylu: Özellikle 28 Şubat süreci başta olmak üzere uzun yıllar kamu kurumları ve okullarda uygulanan başörtüsü yasağı toplumu meşgul etti. Hâlbuki Anayasamızın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin hangi şartlarda kısıtlanabileceğinden bahsediyor. 13. madde 1. cümlesinde ‘Temel hak ve hürriyetler,…… ancak kanunla sınırlanabilir.’ kuralı yer alıyor.Başörtüsü yasağını uygulayan iktidar sahipleri ve yargı kurumları hep anayasanın 24. maddesi 2. fkrasını ve 4. fıkrasını dayanak olarak gösterdiler. Anayasa da sözü geçen fıkrada ‘14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.’ cümlesi yer alıyor. Atıf yapılan 14. madde 1. cümlesinde ise ‘Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması’ başlığı altında ‘Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, …..demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.’ ifadesi yer alıyor.
“BAŞÖRTÜ SİYASAL SİMGE DEĞİL ALLAH’IN EMRİ İÇİN TAKILIYOR”
Sezer Küçükkurt: Başörtüsü ile ilgili sakınılan durum nedir?
Şükrü Ersoylu: Tamda bu noktada toplum da bir kafa karışıklığı yaşanıyor.Başörtüsüne karşı olan taraflar yine anayasanın 24. maddesinde yer alan 4. cümlesine atıf yapıyorlar; ‘Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma……. amacıyla ………kötüye kullanamaz.’ Başörtüsüne taraf olan kesimler ise laiklik kavramının bütün inanç sistemlerini teminat altına aldığını savunuyorlar. Tesev’in yaptığı ‘Değişen Türkiye’de din, toplum ve siyaset’ araştırmasında kadınlara neden başlarını örttükleri sorulduğunda, örtülü kadınlardan yüzde 71,5’i İslam’ın emri olduğu için örtündüklerini söylemektedir. Araştırmada ‘Siyasal İslamı’ın simgesi olarak başörtüsü takıyorum cevabına hemen hemen hiç rastlanmamıştır.
“BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLERİN ÇEKTİKLERİ ANAYASA RUHUNA UYGUN BULUNUYOR”
Sezer Küçükkurt: Başörtüsüyle ilgili kararları nasıl yorumluyorsunuz?
Şükrü Ersoylu: TESEV’in yaptığı araştırma sonuçlarından da anlaşılacağı üzere ibadet maksadıyla takılan başörtüsüne yasal hiçbir dayanak yokken on yıllar boyu yaşanan hak mahrumiyetleri, eğitimde yaşanan fırsat eşitsizliklerini, bunca eziyeti binlerce üniversite öğrencisi ve aileleri niye yaşadı.Konu insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak itiraz mercii yargı organlarına taşındığı zaman verilen hükümler daha da fecaat.Verilen mahkeme kararları anayasamızın yine 13. maddesinde yer alan ‘Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’ Verilen kararlar,ibadet maksadıyla takılan baş örtüsü, laik cumhuriyete aykırı olmadığına göre anayasanın ruhuna uygu kabul ediliyor ve bu durum bir hak ihlali olarak görülmüyor.Başörtülü öğrencilerin üniversite kapılarında çektikleri onca eziyet ve insanlık onuruyla bağdaşmayan muameleye tabi tutulmaları anayasanın ruhuna uygun bulunuyor.
“CHP’NİN YASA TEKLİF METNİ YETERSİZ, SORUNU ÇÖZMEKTEN UZAK”
Sezer Küçükkurt: CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü ile ilgili çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şükrü Ersoylu: Her şeyden önce Kemal Kılıçtaroğlu’nun başörtüsü meselesini mecliste çözelim fikri, sözü söyleyenin öznesinden ve kişiliğinden bağımsız olarak değerlidir. Lakin başörtüsü yasağını kaldırmak için CHP tarafından meclise verilen kanun teklifinin, bırakın başörtüsüne yasal güvence getirmesini içerisinde başörtüsü sözcüğü bile yok. Meclise verilen teklif metni; ‘Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen …………kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafetgiymek ya da giymemek gibi …… herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.’ Metinde görüldüğü gibi başörtüsü yerine genel bir tanım olarak kıyafet tercih edilmiş. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlamayı, yani yine yeniden başörtüsünü yasaklamak için sebep arayan vesayetçi yargı bürokrasisi için ‘kıyafet’sözcüğü fevkalade elverişli bir görünüyor. Tekliftende anlaşılacağı gibi yasa meni yetersizdir ve sorunu çözmekten uzaktır.Başörtüsü sorununun yasa teklifiyle çözülmeye çalışılması, hem yasal düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yetkisi çerisinde olması ve iptal edilme riski nedeniyle, hem de basit çoğunlukla yasal düzenlemenin değiştirilme ihtimali sebebiyle çok zayıf bir yöntem olduğu ortadadır.
“İLK SINAVLARI BAŞÖRTÜSÜ
YASA TEKLİFİDİR”
Sezer Küçükkurt: Başörtüsü meselesi neden yeniden siyasetin ana gündemi oldu?
Şükrü Ersoylu: Meclise sunulan başörtüsü teklifi, şimdiye kadar vatandaşların hiçbir sorunu için çözüm üretmeyen, tek sermayesi güçlendirilmiş parlamenter sistemi her derde deva gören, sadece siyaset mühendisliği yöntemiyle varlığını sürdürmeye çalışan 1+6 lı ittifakın ilk ciddi sınavı niteliğinde. HDP’ye bakanlık vermeyi dillendirecek kadar toplumu koalisyona hazırlayan ittifak ortakları için başörtüsü meselesi, muhtemel bir seçim kazanmaları durumunda ortaya koyacakları tutum ve davranışlarını gösteren, koalisyon hükümetinin bir ön gösterimi hüviyetindedir. Kamuoyunda vekil toto oynanmaya başlandığı bugünlerde, vatandaşlarımız mutlaka seçim öncesi gösterime giren bu filmi dikkatle takip edecekler ve kanaatlerini ona göre oluşturacaklardır.
“ANCAK ŞEFFAF TOPLUMLAR GERÇEĞE ULAŞABİLİRLER”
Sezer Küçükkurt: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nunbaşörtüsü konusundaki önerileri için düşünceleriniz nedir?
Şükrü Ersoylu: Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifi girişimine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan teklifi daha ileriye taşıyarak hem anayasal çözüm önerisi getirdi hem de ailenin güçlendirilmesi için yeni bir öneri getirdi. Bu ileri adım ittifak masası tarafından konuyu sulandırmak olarak değerlendirildi.Hâlbuki ailenin korunması konusunda da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinden itibaren çok yoğun tartışmalar yaşanıyor.Sözleşmenin iki tarafı var;Sözleşmeyi savunanlar; sözleşmenin sonlandırılması ile kadına karşı şiddet eylemlerinin arttığı ve kadına kaşı şiddet olaylarının önlenmesi ile ilgili bir zafiyet oluştuğu görüşündeler.Sözleşmeye karşı çıkanlar ise sözleşmenin LGBTIQ+ meşrulaştırmaya normalleştirmeye çalıştığını savunuyorlar.Konu ile ilgili anayasal düzenleme anayasamızın 41. maddesinde yer alıyor.Ailenin korunması ve çocuk hakları 41’nci maddede; Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.Düzenlemede yer alan eş sözcüğü İstanbul Sözleşmesi tartışma konusu olmadan önce, sadece kadın ve erkek cinsleri olarak, aile ise kadın ve erkek cinslerinin evlilik akitleri ile oluşan bir kurum olarak anlaşılırdı.Şu anda bu sözleşmenin LGBTIQ+ üyeleri içinde geçerli olmasını istemiyorsanız anayasaya eşlerin kabın ve erkek cinsiyetlerinden oluştuğunu yazmanın ne mahsuru olabilir.6+1 ittifakı ikircikli tutumla taraftar toplamayı, oradan da iktidar devşirmeye çalışmayı ı meşru ve etik görüyorlarsa kendi bilecekleri iş.Lakin bize düşen görev toplumun gerçek değerlerle kanaat oluşturması, yanıltılmaması için uyandırma sorumluluğunu yerine getirmektir.Hepimiz biliyoruz ki ancak açık ve şeffaf toplumlar gerçeğe ulaşabilirler ve demokrasiyi sağlıklı bir şekilde işletebilirler.
>> Sezer KÜÇÜKKURT’un Özel Röportajı

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM