AFYONKARAHİSAR’IN TÜRKLEŞMESİ VE İSLAMLAŞMASI

AFYONKARAHİSAR’IN TÜRKLEŞMESİ VE İSLAMLAŞMASI

 

ANADOLU’NUN KİLİDİ AFYONKARAHİSAR  

Ege Bölgesi’nin İç Batı Anadolu bölümünde yer alan Afyonkarahisar, coğrafi konum itibariyle Marmara ve İç Anadolu bölgelerini Ege ve Akdeniz bölgelerine bağlayan bir geçit olması nedeniyle tarih boyunca doğu ile batı, kuzey ile güney arasında bir köprü vazifesi görmüştür. M.Ö. Üç binden başlayarak bilinen beş bin yıllık bir tarihe sahip olan ve sırasıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Hellenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlıların hüküm sürdükleri Afyonkarahisar ili, ülkemizin üç coğrafi bölgesinde yer alması ve geçit olma özelliği nedeniyle “Anadolu’nun Kilidi” haline gelmiş. Anadolu’nun üstünlüğünü ele geçirmek ya da korumak için yapılan büyük savaşlardan olan İpsos (M.Ö.301),Amorium’un fethi (838) Karamıkbeli (Miryakefalon) (1176), Anadolu Selçukluları ile Bizanslılar arasında geçen Bolybotum (Bolvadin) Savaşı (1116) ve Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Nutukta Afyon Savaşları olarak geçen Başkomutanlık Meydan muharebesi (30 Ağustos 1922) savaşları Afyonkarahisar topraklarında cereyan etmiştir.

Geçiş ve kavşak bölgesi olması nedeniyle Hititler Arzava seferine giderken Afyon’dan geçmişler; Frigler sonunda gelip Afyon’a yerleşmişlerdir. Persler Apameia’yı (Dinar) merkez edinmiş. Roma ticaret yolları Afyon’da düğümlenmiştir. Bizanslılar Amorium’u (Emirdağ) askeri üs yapmış, Araplar ve Türkler Anadolu’nun kilidinin Afyonkarahisar’ın alınmasıyla açılacağını düşünerek Afyon’a saldırmış, Haçlı Seferleri buradan geçirilmek istenmiştir. Selçuklular Afyonkarahisar’ı üs olarak kullanmış, Osmanlılar, Anadolu birliğini sağlamak için Karamanoğulları üzerine buradan sefer düzenlemiş, Anadolu’da egemen olmak isteyen Yunanlılar da yine stratejik öncelik verdikleri Afyonkarahisar’da üstlenmişlerdir. Afyonkarahisar, son olarak Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının en büyük zaferine ev sahipliği yapmıştır. Erenler evliyalar, şehitler yatağı, yiğitler, kahramanlar otağı olan bu mübarek topraklar, aynı zamanda Cumhuriyetin kazanıldığı topraklar olmak şerefine sahip olmuştur.

Malazgirt zaferinden sonra, Anadolu’nun kapıları açılmış ve Türkler akın akın Anadolu’ya gelmeye başlamışlardı. Tarihte Anadolu Selçuklu devleti ve Türkiye Selçukluları adıyla bilinen devlet bu Türk akınlarından sonra kurulmuştur. Bu devletin kurucusu olan Süleyman Şah, Kutalmış’ın oğludur.

Alpaslan’a karşı girişmiş olduğu saltanat mücadelesinde Kutalmış 1064 yılında mağlup ve maktul düşünce oğulları Anadolu’ya Bizans hududuna sürgün edildi. “Alpaslan’ın ölümünde, Selçuk Bey’in torunlarından Kutalmış Oğlu Süleyman Bey taht üzerinde hak iddia etmeye kalktı. Bağdat Halifesi iki tarafa da, “Kan ve din kardeşlerisiniz; birbirinizin kanını akıtacağınıza, birleşip Rumlara karşı savaşın” önerisinde bulundu. Bu kabul edilerek Melik şah Batı’da alınacak yerlerin valiliğini Süleyman Beğ’e verdi. O da ertesi yıl 100.000 kişiden oluşan aşiretlerle yola çıkıp Marmara’ya kadar Anadolu’yu aldı”(Erer, R. 1993, s.18).  Anadolu’ya geçen Süleyman Şah 1075’te İznik’i fethedip kendisine payitaht yaptı. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş oldu (Çeçen, 1986, s, 173)

Malazgirt zaferinden 1 yıl önce 1070 senesine gelindiğinde Anadolu’ya akınlar düzenleyen Emir Afşin, Denizli, Eskişehir ve Honaz kalelerini fethederek yıktı ve geri çekildi. Bu akında Afyon ili toprakları baştanbaşa çiğnenmiş oldu (Gönçer, 1971, c, 1, s, 535-536’dan aktaran, Şahin, N. 2002, s, 39; Sevim, A ve Yücel, Y. 1990, c.1, s:47).

MALAZGİRT’TEN SONRA AFYONKARAHİSARA TÜRKMEN AKINI

 

1071’de Malazgirt’te Alparslan’ın Bizanslıları yenmesi ile Anadolu’da ilerleyen Selçuklular Afyonkarahisar çevresine kadar gelmişlerdir. Alparslan sultan olunca, beylerini Türkmen boylarını da alarak Anadolu içlerine kadar akınlar yapmak için görevlendirdi. Emir Afşin, Çukurova’da topladığı Türkmenlerle 1068’de Torosları geçerek Orta Anadolu’ya girdi ve Emirdağ önlerine kadar geldi. (Gönçer, 1971, c, 1, s, 235) Bu akınlarda Türkmenlerin başında Emir Ahmet Şah ve Emir Sanduk’ta bulunuyordu (Bulduk, Ü. 1993,s, 29). Prof. Dr. Ali Sevim ve Yaşar Yücel, ‘Türkiye Tarihi’ adlı eserin 1. Cildinde Emir Afşin’in Ahmet Şah ile birlikte 1068 yılında Emirdağ yakınlarındaki ünlü Bizans kenti Amuriyye’yi (Amoryum’u) ele geçirdiğini nakleder (Sevim, A ve Yücel, Y. 1990, c.1, s:46).   1072’de Alparslan’ın şehid edilmesinden sonra da Türk beğleri akınlarına devam etmişler, bu akınlar neticesinde Emir Sanduk kuvvetleri Afyonkarahisar ve çevresini fethetmişlerdir. (Gönçer, 1971, c.1, s.236)

1072’de Sultan Alparslan Han ölünce yerine geçen Melikşah, Anadolu’nun fethini kararlaştırdı. Bu işi Kutalmış oğlu Süleyman ile diğer emirleri Danişmend Gazi, Tutuk, Afşin, Artuk, Afşin ve Menköçek (Mengücek) beylere ısmarladı. Bunların her biri bir koldan Anadolu’ya saldırmaya başladılar. Bizans’tan İsac Kommenos kumandasında gönderilen Bizans ordusu Kayseri civarında perişan edildi. Başkumandanları da esir edildi. Bu orduda bulunan Franklar reisleri ile orduyu terk etti. Geri kalanı Aleksi Kommenos idaresinde Ankara’ya kaçabildiler. Burada Frankları cezalandırmak isteyen Aleksi Kommenos bozguna uğradı. Franklar Bizans üzerine yürüdüler. Böylece Anadolu kapıları Türklere ardına kadar açılmış oldu. Orta Anadolu’ya giren Türkmenlerin başında Kutalmış’ın oğulları Süleyman, Mesud ile Dolathan ile Emir Alpyoluk, Menköçek (Mengücek), Afşin ve Sanduk Beyler bulunuyorlardı. Afyon ili Dolathan ve Sanduk Bey tarafından Akdağ kesimine kadar tamamen fethedildi. Akınlara katılan emirlerden Dolathan ve Sanduk isimlerini alan Sandıklı, Karasandıklı, Dolatan (Doğlathan-Devlethan) ve Doğlat köy ve kasaba isimlerinden bu havalinin, bu emirlerin kuvvetleri tarafından fethedildiğini anlıyoruz. Evvelce buralara akınlar yapmış ve bölgeyi tanımış olan Emir Afşin’in de bu kuvvetlere katılmış olması tabidir… Bu sırada Siblia (Homa) kalesinde bir Bizans Beyi hâkim bulunuyordu. Akdağ hudut kesilmiş demek olur. Buna göre bu günkü Afyon ilinin Tazkırı (Dazkırı) ilçesi dışta kalmak üzere Türkiye devleti kurulmuş oldu (Gönçer, 1971, c, 1, s, 236, 237).

Türkiye tarihinin önemli bir kesitini oluşturan ve Anadolu’yu Türk’e ikinci ve ebedi vatan yapan Türkiye Selçukluları döneminde cereyan eden Miryokefalon zaferi (1176), Afyon ilçesinin Çay ilçesi yakınlarında geçmiş olmakla, bu tarih dönemi için dönüm noktasıdır. Bu tarihten sonra Selçuklu hükümdarı I. Mesut tarafından Oğuz boyları parça parça bölgede iskân edildiler. Bu iskân ve yerleştirme hareketi bölgede o kadar etkili oldu ki, Oğuz Beylerinden bazıları Afyon kalesi içerisinde bile oturdular. Buralara yerleşenler, pek çok yere boylarının isimlerini vererek bölgeye kültürel açıdan Türk damgasını vurmuşlardır. Afyonkarahisar bu zamanda Türkmen yayılma sahasındaydı “(Şahin, N.2002,s, 40).

Anadolu’ya akınların başladığı tarihten sonra mesela 1261 yılına gelindiğinde Kütahya Afyonkarahisar arasında 30.000 çadır (takriben 3 milyon )Türkmen ahalisi yaşıyordu ”(Turan, 1993a,  s. 304).

Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında Malazgirt ve Miryakefalon zaferlerinden sonra Orta Asya’da görülen Moğol istilası ve baskısının da çok büyük tesirleri olmuştur.

Doğu Moğolistan’da 1206 yılında göçebe boyları bir araya getiren Timuçin (Cengiz Han) liderliğinde güçlü bir siyasî teşekkül olarak tarih sahnesine çıkan Moğollar, Çin üzerinde hâkimiyet kurduktan sonra batıya yönelerek Merv ve Nişabur gibi İslam dünyasının önemli şehirlerini ele geçirmeyi başardılar. Batı yönündeki ilerlemelerini sürdüren Moğollar öncelikle Harizmşahlar ile mücadeleye koyularak üstünlük sağladıktan sonra Harizmşah Celaleddin’i Amid önlerinde yenerek Anadolu Selçuklu Devleti ile sınır komşusu oldular. Bu tarihten sonra Anadolu’daki dâhili gelişmeleri yakından takip etmeye başlayan Moğollar Selçuklu ordusunun 1240 yılında Babailer isyanının bastırılması esnasındaki zayıflığını gördükten sonra şartların oluştuğunu düşünerek 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nda Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i mağlup edip Anadolu’ya hâkim oldular (Tokuş, 2017, s. 177-178).

MOĞOL İSTİLASININ TESİRLERİ

 

Babailer İsyanı 1339’da pek çok siyasî, ekonomik ve dinî etkenin bir araya gelmesiyle, öncülüğünü Baba İlyas ve halifesi Baba İshak’ın yap tığı, göçebe ve yarı göçebe Türkmenlerin Anadolu Selçuklu yönetimine karşı giriştiği harekettir. Amasya ve Tokat bölgesinde organize edilen ve devletin temelini sarsan Babaîler isyanının en önemli neticesi, Anadolu’nun Moğol istilasına maruz kalmasına zemin hazırlaması olmuştur. Nihayetinde Türk tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olan Kösedağ yenilgisi alınmıştır. (Bayram 2003: 18-19’dan aktaran: Kartal, 2008, s.95-168)

Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında Malazgirt ve Miryakefalon zaferlerinden sonra Orta Asya’da görülen Moğol istilası ve baskısının da etkileri olmuştur. Tarihin en şiddetli istilalarından birisi olan Moğol istilası, İslâm dünyası, Orta Asya Türklüğü ve medeniyeti için çok ağır sonuçlar doğurmasına rağmen, Anadolu’nun kesin olarak Türkleşmesi ve İslamlaşması açısından olumlu sonuçlar doğurmuştur.

Moğolların Orta Asya Türklüğü ve medeniyetini ve Abbâsi İslâm hilafetini tahrip ettiği bir dönemde bütün dünyayı kendi vatanları olarak gören Oğuz Boyları ilâhi bir takdir gereği Batı’ya doğru akıyor ve akın akın Anadolu’ya yığılıyorlardı. Özellikle bu akınlar ve Selçuklunun Türk nüfusunu Bizans’a yakın yerlere yerleştirmek siyaseti uçlardaki Türk nüfusunu yoğunlaştırıyordu. Anadolu’ya akın akın gelen bu Türk boylarının geliş sebeplerini sadece Moğol zulümden kaçmak şeklinde açıklamak Türk’ün tarihî vatan anlayışına ve tarihi Türk devlet felsefesine uymayan bir anlayıştır. Çünkü eski Türkler “Gökyüzü çadır, güneş bayrak” anlayışıyla bütün dünyayı kendi vatanları olarak kabul ediyorlardı. Bütün dünyayı kendi vatanları olarak gören ve dünyanın idaresi ile Allah tarafından görevlendirildiğine inanan bir milletin dünyanın çeşitli yer ve yönlerine yayılmasını ve dünya üzerinde sayısız devletler kurmuş olmasını çok doğal bir olay olarak kabul etmek gerekir. Nitekim Selçuklu’yu ve Osmanlı’yı kuran Oğuz boylarından önce de Hunlar, Bulgarlar, Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, Uzlar/Oğuzlar da hep batıya akmışlar ve Avrupa’da büyük devletler kurmuşlardır.

Anadolu’ya gelen bu Türkmenler burada da Selçuklu-İlhanlı devletinin tazyikiyle uçlarda yığılıyor ve buralardaki göçebe kesafetini artırarak Bizans topraklarını fethe başlıyorlardı. Nitekim henüz İznik Rum devletinin İstanbul’a naklinden (1261) önce Denizli bölgesinde 200.000, Kastomonu havalisinde 100.000 ve Kütahya- (Afyon) Karahisar arasında da 30.000 çadır, yâni takriben üç milyon göçebe Türkmen bulunduğuna dair haberler yalnız Batı Anadolu uçlarında ne kadar bir nüfusun yığıldığını gösterir. Bir Bizans müellifi: “Moğollar tarafından püskürtülen Türkmenler vilayetleri işgal ediyor ve Rumları sıkıştırıyorlardı. Onlar Moğollar önünden nasıl kadın gibi kaçıyorlarsa Rumlara karşı da kendilerini öyle erkekçe gösteriyorlardı. Bu sebeple Moğol istilası onların felaketine değil saadetine sebep oluyor; kitleler halinde Paplagonia (Çankırı ve Kastamonu havalisi) dan ve Pamphylia (Antalya vilayeti) dan akıp geliyor ve Bizans arazisini yağma ediyorlardı” ifadesiyle bu göçleri güzelce tasvir eder. Başka bir kronik de Bizans’ın nasıl bir çöküntü halinde bulunduğunu ve bu akınların ne şekilde ilerlediğini belirtir: “Menderes havzası yalnız halkları değil hücrelerine yerleşmiş râhipleri tarafından da terk edilerek ıssızlaştırıldı… Türkler zaferlerinin yemişlerini toplayarak müdafaasız yerleri istila ediyorlardı. O zaman bütün köylülerin, acınacak bir durumda, İzmit’e kaçtığı görülüyordu. Bu izdiham içinde anasını, babasını, karısını-kocasını ve çocuklarını kaybedip ağlamayan kimse yoktu… İstila İznik ve Bursa kapılarına kadar ilerledi”(Turan, 1993,  s. 304).

Sultan I.Mesut ölünce, yerine kardeşi II. Kılıç Arslan geçti. Bizans imparatoru Manuel 100 bin kişilik bir orduyla Türkleri Anadolu’dan çıkarmak amacıyla Türk topraklarına yöneldi.

  1. Kılıç Arslan Bizans ordusunu bu günkü Afyonkarahisar’ın ilçesi olan ve Sultandağları’nın eteklerinde yer alan Çay ilçemizin küçük bir köyü olan Karamık Köyü civarında dar ve sarp bir geçitte yakalayarak büyük bir bozguna uğrattı ve Bizans ordusunu tamamen yok etti. (1176) II. Kılıç Arslan 1177 ve 1182’de de Batı Anadolu’da Kütahya ve Eskişehir havâlilerini kat’î olarak fetheder ve Türkleştirir. Afyonkarahisar’ın tamamen Türkleşmesi de 1176 Miryokefelen zaferi sonrasında tamamlanmıştır.

MİRYOKEFELEN KARAMIKBELİ SAVAŞI AFYONKARAHİSAR’DA YAPILMIŞTIR

 

Abdülhaluk Çay’a göre Miryokefelen savaşı Afyonkarahisar’ın ilçesi Sultandağı eteklerindeki Karamıkbeli geçidinde yapılmıştır. Abdülhaluk Çay’ın verdiği bilgilere göre:

Kırktaş-Gökoluk-Süpürgelik vadisinden sonra 3-4 km. daha batıda Karamıkbeli Geçiti yer almaktadır ki, burasının verilen bütün tarihi bilgilerin ışığında savaş yeri olması icap etmektedir. Karamıkbeli kuzeybatı-kuzeydoğu istikametinde Sultandağları’nı boydan boya yarmaktadır. 1100 metre yükseklikte olan ve 300-400 metre genişliğinde 5 km. kadar devam eden vadinin girişine mahalli olarak “Kanlıdere” adı verilir. Kanlıdere yedi küçük vadi ile birleşir. Bu vadiler 4-5 km. kadar uzunlukta genişçe bir bölgeyi ihtiva eder (kaplar). Bu coğrafi durum kaynaklarda mevcut “ Boğazın çıkışında yedi tane derin vadi vardı. Başlangıcı geniş olan bu vadiler gittikçe daralmaktaydı. En nihayetinde ise Türk kuvvetleri vardı” şeklindeki kayda uygundur (N. Khonilates, 123-124. ‘ten aktaran: Çay, A. 1984, s.87-88).

Abdülhalûk Çay, “Anadolu’nun Türkleşmesinde Dönüm Noktası Sultan II. Kılıç Arslan ve Karamıkbeli (Myriokefalon) Zaferi” adlı eserinde 87 ile 95. Sayfalar arasında on madde halinde bu savaşın Sultandağı eteklerinde bugünkü Çay ilimize bağlı Karamık köyü civarında gerçekleştiğini, Batılı, Bizans ve Süryâni kaynaklara dayanarak ispatlamaktadır (Çay, A. 1984. S, 87-95).

Çay, Myriokefalon Zaferi’nin yeri konusunda kesin hükmünü verip, “II. Kılıçarslan’ın Sultandağları eteklerinde pusu kurdu ki buradan Myriokefalon’dan çıkan Romalılar (Bizanslılar) geçeceklerdi “ (N. Khoniates, 121. Sayfadan aktaran Çay, 1984. 85-86) dedikten sonra:   ”Bize göre bu nokta Sultandağları’nın geçit verdiği Karamıkbeli’nin ilerisinde olup, bugün Karamık Köyü adını taşıyan –Afyon’un Çay ilçesine bağlı- küçük bir yerleşme merkezinin bulunduğu yerdir (Çay, 1984, s, 86).

AbdülhalUk Çay’ın çalışması, Denizlili, Ispartalı ve Konyalı veya bu illerde görev yapan akademisyenlerin, savaş yerini kendi illerinin sınırlarında göstermeleri gibi hissi değil ilmi bir çalışmadır. Ayrıca şu hususu da belirtelim ki Çay hoca ne Afyonludur ne de Afyon’daki bir üniversitede görev yapmıştır.

Kaynaklara göre: imparatar Manuel ile bir anlaşmaya varılamayacağını anlayan Kılıcarslan, ordusunu Miryokefalon Kalesi’nin yakınlarında Eğirdir gölünün kuzeyindeki Tzibritze Geçidi’nin en dar yerine yerleştirdi. Miryokefalon Savaşı ‘ nın cereyan ettiği mevki konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Araştırmalarda savaş alanı olarak Düzbel, Gelendost, Kumdanlı (Hoyran}, Sultandağı eteklerindeki Kırkbaş köyü, Çivril ve Karamıkbeli gösterilmektedir.

Bu yerler içerisinde en doğru tespit, M. Abdulhalûk Çay’ın yaptığı tespit olup,  savaşın geçtiği yer, Sultandağları’nın geçit verdiği Karamıkbeli’nin ilerisinde olup, bugün Karamık Köyü adını taşıyan –Afyon’un Çay ilçesine bağlı- küçük bir yerleşme merkezinin bulunduğu yerdir.

Naci Şahin, doktora tezinde Afyonkarahisar’ın Türkleşmesi hakkında aşağıdaki bilgileri aktarmıştır:

“Türkiye tarihinin önemli bir kesitini oluşturan ve Anadolu’yu Türk’e ikinci ve ebedi vatan yapan Türkiye Selçukluları döneminde cereyan eden Miryokefalon zaferi, Afyon ilçesinin Çay ilçesi yakınlarında geçmiş olmakla, bu tarih dönemi için dönüm noktasıdır. Bu tarihten sonra Selçuklu hükümdarı I. Mesıt tarafından Oğuz boyları parça parça bölgede iskân edildiler. Bu iskân ve yerleştirme hareketi bölgede o kadar etkili oldu ki, Oğuz Beylerinden bazıları Afyon kalesi içerisinde bile oturdular. Buralara yerleşenler, pek çok yere boylarının isimlerini vererek bölgeye kültürel açıdan Türk damgasını vurmuşlardır. Afyonkarahisar bu zamanda Türkmen yayılma sahasındaydı “(Şahin, N.2002,s, 40).

 

Şehir merkezindeki Akarçay yakınlarında ki, Altıgöz Köprüsü’nün kitabesinden şehrin 1210 yılından önce Türk idaresine geçtiği anlaşılmaktadır. Muzaffer Uyan ve arkadaşlarının verdiği bilgilere göre:

Bu kitabeye göre köprü, H.606/M.1209 yılında Oğuz oğlu Sabıküddin Ebü’l Vefa tarafından yaptırılmıştır (Uyan ve arkdş. 2004, s, 369).

Moğollar bir taraftan Türk-İslam coğrafyasının mahvına sebep olurken Moğolların baskısı yüzünden yurtlarını terk etmek zorunda kalan Türkmenlerin Anadolu’ya kitleler halinde gelmelerine ve Anadolu’nun tamamen Türkleşmesine sebep olmuştur. 1260’larda Denizli bölgesinde 200.000, Kastamonu civarlarında 100.000 ve Kütahya–Karahisar arasında da 20.000 çadır (bazı kaynaklarda 30 bin çadır), yâni takriben üç milyon göçebe Türkmen vardı (Turan, 1993, s.304).

 

Karamıkbeli (Miryokefelon) zaferi doğurduğu sonuçlar açısından en az Malazgirt zaferi, hattâ ondan da önemli bir zaferdir. Malazgirt zaferi Anadolu’nun Türkleşmesi açısında “kapı açan, yurt açan”, Miryakefolon zaferi ise “yurt yapan” bir zaferdir. Türk tarihi açısından bir önemli zafer ise 26 Ağustos 1922 günü Afyonkarahisar Kocatepe’den başlayan ve 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Yunan ordusunun imhasıyla neticelenen bir zafer ki bu zaferde tarihimizde “yurt kurtaran” bir zafer olarak yerini almıştır.

Karamıkbeli (Miryakefalon) zaferinde (17 Eylül 1176) Bizans’ın çıkarabileceği en büyük ordu olan bu ordunun imhası Avrupa’da büyük yankılar uyandırmıştır. Avrupa o güne kadar, hâlâ daha Türklerin Anadolu’dan atılabileceğini umuyordu. Bu zafer onların bu umutlarının sonu olmuştur. Bu zaferden sonra Avrupa’da Anadolu’ya “Türkiye” denmeye başlanmıştır. Karamıkbeli (Miryakefalon) zaferinden sonra Batı Anadolu’da bütün engeller kalkmış, Türkler Ege kıyılarına kadar inmiştir.

BOLYBOTUM (BOLVADİN) SAVAŞI (1116)

 

Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük yeri ve önemi olan zaferlerden birisi de tarihte Tarihte Bolybotum (Bolvadin) Savaşı olarak bilinen Bolvadin Zaferi’dir.

Emir Mengücük, Anadolu Selçukluları (1075-1308) ile Bizanslılar arasında geçen Bolybotum (Bolvadin) Savaşında (1116) görev almıştır. Bu savaşta Anadolu Selçuklu Sultanı Müizzeddin Melikşah  (Şahinşah) ordusu ile güneydeki dağ yamacına, Emir Mengücük ise kuzeydeki dağ yamacına yerleştiklerinden dolayı Sultan’ın bulunduğu dağa Sultan Dağı, Emir Mengücük’in bulunduğu dağa Emir Dağları denilmiştir. (Urfalı, A. 2020; Bayar, M. 2019, s.143)

Bizans İmparatoru 1. Aleksi Commenos büyük bir ordu ile sefere çıktı. Bu sefere sefere kızı tarihçi prenses Anna Comneus’da katılmıştır. Amacı Konya’yı alıp, Türklerin Anadolu’daki hâkimiyetine son vermekti (Anna Comneus, “Alexiad” s. 188’ten aktaran: Ceylan, M. 2017, s, 11,13)Bizans ordusu Santabaris (Kulapa)-Han-Bayat yolu ile Bolvadin Kalesi önlerine geldi. Türk orduları komutanı Emir Menkülek bir gece baskını ile Bolvadin Kalesi önünde, Bizans ordusunu bozdu. O sırada Melikşah yardıma geldi. Bizans ordusu Dişli Özburun- Bedrem taraflarına çekildi. Türk komutanlarından Emir Menkülek “Emirdağlana”, Melikşah’ta “Sultandağlarına” çekildiler. Bir daha saldırmaya cesaret edemeyen Alexi Comneus 1116 tarihinde “Bolvadin Antlaşmasını” yapmak zorunda kaldı  (Turan, O, 1993, s, 158)  Bu olay Bolvadin ve civarının hızla Türkleşmesini sağlamıştır (Ceylan, M. 2017, s, 11,13; Bayar, M. 2019, s.143)  Osman Turan’ın Selçuklular Zamanında Türkiye adlı eserinde verdiği bilgilere göre: İmparatorun Konya üzerine yürümeye cesaret edemediği hatta mağlup olarak çekildiği Bizans kaynaklarınca itiraf edilmiyor ve hâdise kapalı geçiyorsa da imparatorun Ampus (Afyonkarahisar yakınlarındaki Anbanaz) höyüne vardığı zaman sultanın şiddetli bir hücuma uğradığına dair kayıt, durumu meydana koyuyor. Türkler tarafından imparatora barış teklifi yapıldı,  Türklerin çokluğunu ve kendi nâzik durumunu dikkate alan imparator bu teklifi memnuniyetle karşıladı. İmparator, Şehinşah’a ve emirlerine büyük hediyeler verdi ve anlaşma imzalandı (Turan, 1993,Selçuklular Zamanında Türkiye, s, 158).

Anna Comneus’un verdiği bilgilere göre bu anlaşma Afyonkarahisar ilinin Ambnanaz/Beyyazı kasabası civarında imzalanmıştır.

Anna Comneus’un Alexıad adlı eserinden öğrendiğimize göre, Rum ordusu, bu sırada, Bolvadin güneyindeki geniş ovadan, yavaş yavaş kuzeybatı yönünde ilerleyerek, ayrılmış, ovanın hayli daraldığı yere (batı ucuna), Afyonkarahisar yakınlarına ulaşmıştı(Anna Comneus, 1996, s, 495).

İşte o zaman, Sultan, Beyleri ile ilerledi [ve İmparatora doğru geldi]; Beylerin başında, Asya’daki [Anadoludaki] Türkler arasında yaşı, deneyimi ve yiğitliği yönündenen seçkin olan, Monolykos vardı; Sultan, İmparatoru, Augustopolis ile Akronios [Afyon Kalesi, Afyon Karahisarı] arasındaki ovada karşıladı (Anna Comneus, 1996, s, 497) Ramsay’e göre bu da Ambanaz’daki tarihsel yerleşmenin adlarından biri olmalıdır. Ambanaz (şimdi, Beyyazı ), Afyon ili merkez i lçesi merkez bucağına bağlı bir köydür (Anna Comneus, 1996,  s, 497). (Eski adı Ambanaz, yeni adı Beyyazı, Afyonkarahisar merkez ilçeye bağlı bir kasabadır. Augustopolisise büyük bir ihtimalle Sultandağı ilçesidir).

Aydın ve Düzbakar’ı verdiği bilgilere göre de, 1116’da Emir Mengücek’in komutasındaki Danişmentlilerle Alexios Camnenosidaresindeki Bizanslılar arasında Bolvadin Ovası’nda yapılan savaşta Bizanslıların yenilmesi üzerine (Aydın, M. 1989, s,42) Selçukluların yaptığı barış teklifi kabul edilmiştir (Düzbakar, Ö. 1999, s.65,66).  Yapılan bu anlaşma, Anadolu’nun ve Afyonkarahisar’ın Bizans tarafından Türk yurdu olarak kabul edilmesi açısından önemli bir anlaşmadır.

 

AFYON İLİNE TÜRKMENLERİN YERLEŞTİRİLMESİ

 

Anadolu Selçuklu Sultanı Müizzeddin Melikşah  (Şahinşah)’ın yerine tahta geçen Sultan 1. Mesut (1116-1155),  ileride büyük taht kavgalarına engel olmak amacıyla kabileleri parçalara bölmüş ve bu kabileleri kaçan Bizans halkından boşalan arazileri üzerine yerleştirmiştir. Bu sayede hem taht kavgalarına engel olmayı hem de boşalan toprakları ziraat edilir hale getirmeyi amaçlamıştı. 1. Mesut, saltanatının son on yılını bu işlere verdi. Büyük bir dikkat ile ulusu parçalara bölerek her birine başka başka bölgelerde kışlak ve yakın dağlarda yaylak verdi. Böylece Orta ve Kuzey Anadolu’da Türkmenler yerleşerek ziraata başladılar. Bizanslılarla yapılan sulh anlaşma gereği Afyon ili de tamamen Türkiye sınırları içinde kaldığından buralara çok sayıda Türkmen yerleştirildi  (Gönçer,1971, c, 1, s.248).

Afyon iline Türkmenler yerleşmeden önce Miladi 1077’den 1156 yılına kadar geçen zaman içinde 80 yıl kadar yazın yaylalarda kısın şehirlerin kıyılarında, toprak evleri, ve çadırları ile Yörük (göçebe) hayatı geçirdikleri biliniyor. Bu süre içinde hatta yerleştikten sonra da eski gelenek ve göreneklerine göre yapılmış mezar taşları bırakmışlardır. Bölgenin yumuşak tüf taşından yazısız, iki yüzleri alçak kabartma resimli ve heykelimsi olan bu taşlardan Afyon’da kaldırılan şehir içi mezarlığından 4, 5 tane bulunmuş ve Afyon müzesine kaldırılmıştır. Aynı biçimde mezar taşlarından Afyon ili İhsaniye ilçesi Beyköy mezarlığında ve Eskişehir ili Seyitgazi ilçesi Kümbet köyünde 2 tane daha görülmüştür. Bu tip mezar taşlarından Malatya ve Van ilinde de bulunduğu biliniyor (Gönçer, 1971, s, 253, 254).

Afyon müzesine ayrıca oturan koç heykeli biçiminde birkaç mezar taşı da İhsaniye ilçesi Kayıhan (Kayıviran) yakınında Karababa türbesi mezarlığından getirilmiştir. Bir de aynı koç biçimi mezar taşı, Emirdağ ilçesi Gömü köyünde Yozgat örende görülmüştür.

Tek tek incelemeye değer bu eserlerden birkaç örnek veriyoruz:

Afyon Türk İslam Eserleri Müzesinde (Taş Medresede) bulunan ve özel biçimde iki yan yüzleri kabartma resimli mezar taşlarında av törenleri, av hayvanları – geyik, dağ keçisi, karaca gibi- atlı akıncılar ve savaşları işlenmiştir.

Aynı çağa ait olduğuna hiç şüphe olmayan bir alçak kabartma et ve ot yiyen hayvanların birbirine saldırışını gösteren bir firiz (resimli yazı) Sincanlı ilçesinde Boyalı köyündeki karakol binası içinde bulunup Afyon müzesine getirilmiştir.  Bunlardan fotoğraf veriyoruz.

 

İkiyüzlü Türkmen mezar taşı

 

 

 

Bu eserler en az 800- 850 yıllık Türkmen eserleridir. Orta Anadolu’da Afyon ilinin çok erken Türkleştiğini gösteren değerli eserlerdir (Gönçer, 1971, c, 1, s.254).

  1. ALÂEDDİN KEYKUBAT’IN VE MEVLANA’NIN AFYON’A GELİŞİ

 

Sultan 1. Alâeddin Keykubat Han’ın tahta çıkar çıkmaz başladığı yurt kaleleri onarımına devamla Afyon kalesinin onarılmasını buyurmasıdır. 1218 yılında Selçuk tahtına oturan Alâeddin memleketin korunmasını amaç tutan imar siyaseti sırasında Konya, Sivas, Sinop, Alanya gibi Afyon kalesine de önem vererek tahminen 1231 yılında lalası ve mimar Bedrettin Gevhertaş’ı kale dizdarı olarak görevlendirdi. Gevhertaş, keleyi, burç ve bedenlerini pek güzel onardıktan başka yukarı kalede –en yüksek yerinde-, küçük minareli, mozayık çini mihraplı bir mescid ve onun doğu yanına da bir saray yaptırdı. Bir de şehir kenarına medrese yaptırdı. Bunlar tamam olunca 1233 yılında açılış törenleri yapıldı. Bu törenlerde hazır bulunan 1. Alâeddin Keykubat ile birçok emir, naib ve bilginler davet edildi. Özellikle Mevlâna Celâleddin Rumi bu davetliler arasındaydı. (Gönçer, 1971, c, 1, s.255)

Afyonda Alâeddin Medresesi adı ile Hisarardı medresesi de Emir Bedreddin Gevhertaş tarafından yapılmış ve açılış törenleri de kale ile birlikte yapılmış olmalıdır. Medresenin bu açılış töreninde Mevlâna teberrüken ilk dersi vermiştir (Gönçer, 1971, c, 1, s.257).

Medrese “Hisarardı medresesi veya Alâeddin Medresesi adıyla uzun yıllar memleketin ilim ve irfan kaynağı olmuş ve değerli bilginler yetiştirmiştir.

Afyonkarahisar’ı adeta ihya eden bu imar hareketleriyle Karahisar’a, devlet Karahisarı demek olan “Karahisar-ı Devle” adı verildi. Devlet hazineleri tehlikeli zamanlarda burada korunur oldu (Gönçer, 1971, c, 1, s.257).

Kalen bakımlı zamanında büyük Türk seyyahı Evliya Çelebi tarafından gezilmiştir. Küçük minaresi yıkılmış olarak lâcivert çini mihrabı ile mescidi görmüştür. Alâeddin sarayı zaman zaman devletin hazinesinin korunmasında işe yaramıştır. Bu yüzden Afyonkarahisar kasabasına o zamanlar mevcut olan sekiz kadar Karahisardan ayırt edilmesi için devlet karahisarı demek olan “Karahisar-ı Devle” adı verilmiştir. (Gönçer, 1971, c, 1, s.260).

KARAHİSAR ADI NEREDEN GELİYOR?

Süleyman Gönçer’in Afyon iline “Karaşarlar da Karahisar” adı ile eski Akranim-Akruenüs kalesinin eteklerine yerleştiler” bilgisine yapmış olduğum araştırmalarda hiçbir yerde ulaşamadım. Faruk Sümer Hoca’nın Oğuzlar Türkmenler adlı eserinde de Afyon’a yerleşen Oğuz Boyları adları arasında “Karaşarlar” adında bir boy adı yoktur. Aslında Afyonkarahisar’a yerleşmiş olan Oğuz boyları kendi adlarını onlarca yerleşim yerine vermişlerdir. Bu yerleşim yerleri arasında da “Karaşar veya Karaşarlar” adında bir yer adı yoktur. Afyonkarahisar adı, “karaşar” sözcüğünden değil, “kara” ve hisar” sözcüklerinin birleşmesinden ve başına olgunlaşmamış haşhaş bitkisinden elde edilen süte benzer sıvıya verilen  “afyon” adının eklenmesiyle “Afyonkarahisar” olarak oluşmuş ve ilimizin adı olmuştur.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde verilen bilgilere göre, ülkemizde ikisi Trakya’da –biri Karahisarlı şeklinde olmak üzere- otuzdan fazla yerde Karahisar adına rastlanmaktadır. Genellikle ulaşılması güç yerlerde kurulmuş hisarlarla (kale) bunların yanı başındaki yerleşme yerlerine Karahisar adı verilmiştir. Hisar kelimesinin başına yerleşen kara sıfatı, genellikle üzerinde hisar bulunan yükseltinin sert bazalt ya da trakit lavlarından oluşmuş koyu renkli bir görünümde olmasıyla ilgilidir. Ülkenizde Karahisarların birbirine karışmaması için çoğunun başına birer tanımlayıcı kelime ilave edilmiştir. Bu isim bazen söz konusu Karahisar’ın hangi yörede bulunduğunu ifade eder. Vankarahisar’ı, Tekekarahisar’ı, Develikarahisar’ı gibi. Bazen Şarkikarahisar örneğinde olduğu gibi yön ifade eder. Bazen de yerleşmenin veya çevresinin önemli bir ürününün hatırlatır.(Afyonkarahisar ve Şarkikarahisar’ın başka adı olan Şebinkarahisar örneklerinde afyon ve şap ürünlerini anımsatması gibi).(Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Karahisar Maddesi)

Ülkemizde bazı önemli Karahisar adları. Afyonkarahisar, İscekarahisar, Develikarahisar,Vankarahisar, bunların yanında Eskişehir, Ankara, Sivas, Çorum, Yozgat, Konya, Manisa illerinde ve Trakya’da çok sayıda Karahisar adı vardır.

Afyonkarahisar, Türk tarihinde önemli zaferlerin yaşandığı bir ildir. Abbasi Halifesi Mu’tasim  (796 – 842) tarafından Türklerden kurulmuş bir orduyla Amoriom (Amoryum)’un fethi (12 Ağustos 838), (Demiroğlu, 2019, s,75)  (1), Bolybotum (Bolvadin) savaşı (1116),Türk Tarihi’nin dönüm noktası olan zaferlerin en önemlilerinden birisi olan 1176 Miryakefolan zaferi, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ve ardından 30 Ağustos 1922’de kazanılmış olan Dumlupınar zaferi Afyonkarahisar coğrafyasında gerçekleşmiştir. Başkomutanlık Meydan Savaşı, Nutukta Afyon Savaşları olarak geçmektedir.  Bu gün komşu ilimiz Kütahya’nın ilçesi olan Dumlupınar Afyon’a 45 km. uzaklıkta olup eskiden Afyonkarahisar’ın ilçesiydi. Görüldüğü gibi Afyonkarahisar Türk tarihinde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında ve düşman işgalinden kurtulmasında önemli savaşların yapıldığı ve önemli zaferlerin elde edildiği ve cumhuriyetin kazanıldığı şehit kanlarıyla sulanmış çok önemli bir coğrafyadır.

Türk Tarihi’nin dönüm noktası olan zaferlerin en önemlilerinden birisi olan 1176 Miryakefolan zaferi, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ve ardından Nutuk’ta Afyon Savaşları olarak geçen ve 30 Ağustos 1922’de kazanılmış olan Dumlupınar zaferi Afyonkarahisar çoğrafyasında gerçekleşmiştir.  Bu gün komşu ilimiz Kütahya’nın ilçesi olan Dumlupınar Afyon’a 45 km. uzaklıkta olup eskiden Afyonkarahisar’ın ilçesiydi. Görüldüğü gibi Afyonkarahisar Türk tarihinde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında ve düşman işgalinden kurtulmasında önemli savaşların yapıldığı ve önemli zaferlerin elde edildiği ve cumhuriyetin kazanıldığı çok önemli bir coğrafyadır.

Not 1.

Amorium(Amuriye), Ankara’nın 170 kilometre güneybatısında Afyonkarahisar’ın 70 kilometre kuzeydoğusunda ve Emirdağ İlçesi’nin 12 kilometre doğusunda Hamzahacılı ve Hisar Köyleri toprağında yer alan (Gönçer, 1971, c, 1, 166) ve M.Ö.2000’li yıllardan itibaren Hitit, Phryg(Firik), Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kesintisiz yerleşim görmüş antik kenttir. Amorium, Bizans çağının Anadolu’daki en önemli şehirlerinden biriydi. Abbasi Halifesi Harun Reşid’in çağdaşı olan Teofilos buraya ayrı bir önem vermiş, kale ve hisarlarını tamir ettirerek muhkem bir şehir haline getirmiştir. Daha sonra burasını ordusu için bir üs olarak kullanmış ve sınır boylarındaki İslam beldelerine birçok akınlar yaparak genç ihtiyar demeden on binlerce masum Müslüman’ı kılıçtan geçirmiştir.

KAYNAKLAR:

. Gönçer, S.(1971). Afyon İli Tarihi, c.1. İzmir: Karınca Matbaacılık ve Ticaret Kollektif Şirketi

. Demiroğlu, E.T. (2019) Abbasi Halifesi Mu’tasim Billah ve Dönemi. Yüksek Lisans Tezi. T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı.

. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Karahisar Maddesi

. Aydın, M. (1989).  “Afyon’un Tarihsel ve Turistik Değerleri”, Beldemiz, Yıl:5, Sayı:17, 1989.

. Düzbakar, Ö. (1999). XIII.Yüzyılda Batı Anadolu’nun Durumu ve Karahisar-ı SahipÇevresindeki Gelişmeler, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış YüksekLisans Tezi, Bursa 1999.

. Anna Comneus, (1996) Alexıad,Anadolu’ da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexios Komnenos Dönemi’nin Tarihi MALAZGİRT’İN SON RASI, Çeviren: Bilge Umar, 1996, Ankara: İnkılap Kitabevi A.Ş.,

. Turan, O.(1993a)Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti İstanbul: Boğaziçi Yayınları

. Turan, O.(1993b)Selçuklular Zamanında Türkiye. İstanbul: Boğaziçi Yayınları

 

.Ceylan, Melek, (2017) Afyonkarahisar Masallarında Şamanizm İzleri  Melek Ceylan, Ardahan: T.C. Ardahan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Anabilim DalıYüksek Lisans Tezi

. Bayar, M. (2019). Şuhut Şuhut Belediyesi Kültür Hizmeti.

. Urfalı, A. (2020), “Amuriye’nin Fetih Müjdesi”, Yeni Vatan Belçikalı Türklerin Kültür Ve Haber Platformu https://www.yenivatan.be/amuriyenin-fetih-mujdesi/

. Şahin, N.2002, Şer’iyye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılın Sonlarında (1875-1890) Karahisâr-ı Sâhip Sancağı, Doktota Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı

. Muzaffer Uyan ve arkadaşları.  (2004). Anadolu’nun Kilidi Afyon, “Yayına Hazırlayanlar:Muzaffer Uyan, İbrahim Yüksel, Nermin Avşar. T.C.Afyon Valiliği Yayın No:21, Afyon 2004,

Sümer, F. (1992) Oğuzlar, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı

. Erer, R.  (1993) Türklere Karşı Haçlı Seferleri, Ankara: Bilgi Yayınları/Bilgi Dizisi:90

 

. Sevim, A. ve Yücel Y.  (Prof. Dr. Ali Sevim ve Prof. Dr. Yaşar Yücel). Türkiye Tarihi (1990).  C:1, Sabah Gazetesi Yayını

. Kartal, A. (2008). Anadolu Selçuklu Devleti Döneminde Dil ve Edebiyat, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 1, İstanbul 2008.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM