Şifa veren ellere vefa gösterilmeli!

Şifa veren ellere vefa gösterilmeli!

AFSÜ Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, Hematoloji Bölümünden ayrılma kararı alan doktorla ilgili durumu detaylarıyla açıkladı. Olayın sosyal medya üzerinden saptırıldığına dikkat çeken Okumuş, “Bir kişinin hatası tüm ile mal edilmeye çalışılıyor. Olay AFSÜ yönetimine saldırıya dönüştü. Bırakında hekimler görevlerini yapsınlar. Hiçbir hekim ve hiçbir sağlıkçı hastasının zarar görmesini istemez. Böyle bir düşünce ve mantık kabul edilemez. Biz sadece şunu istiyoruz; Şifa veren ellere birazcık da vefa gösterilmeli. Bir süre sonra uzman hekim bulamayacak hale gelebiliriz” dedi

 

Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, düzenlediği basın toplantısında tamamlanan ve sürdürülen çalışmalarla üniversitenin gündemindeki çeşitli konular hakkında açıklamalarda bulundu. Toplantıda; AFSÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ümit Dündar, Prof. Dr. Âdem Arslan, AFSÜ Genel Sekreteri Ziya Kutay Erşen, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Sinan Evcil, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Sarıkürkcü, AFSÜ SUAM Başmüdürü Hatip Aydın, AFSÜ SUAM Başhekimi Doçent Dr. Ahmet Ali Tuncer, AGC Başkanı Sezer Küçükkurt, medya mensupları hazır bulundu.
“YAPILANLARI, YAPACAKLARIMIZI ANLATIP İDDİALARA AÇIKLIK GETİRECEĞİM”
AFSÜ Rektörlüğü görevine başlayalı 4 yıl olduğunu belirten Okumuş, “Bu basın toplantısı ilesamimi bir havada ilimizin, üniversitemizin sorunlarını konuşmak istedik. Birkaç gündür gündemi meşgul eden Hematoloji Bölümü ile ilgili konudur. Genel olarak açıkçası doğru olmayan iddialar karşısında bu toplantıda konuya detaylarıyla açıklık getirmek istiyorum. Daha da önemlisi bizi üzen, gerçekle alakası olmayan maalesef hakarete, iftiraya kadar varabilen ifadeler sosyal medyada özellikle son 2 günden beri yer almaktadır. Bu vesileyle bir anlamda onlarada doğruyu anlatarak cevap verme fırsatını bulmuş olduk.” dedi.
“HEMATOLOJİDE HİZMETİN
AKSAMAMASI İÇİN ÇALIŞTIK”
Göreve gelmesiyle birlikte en önemli hedeflerinden birinin AFSÜ akademik kadrosunun güçlendirilmesi olduğunu belirten Okumuş, “Allah’a şükür ilimizde olmayan eksik, yetersiz olan akademisyenler, hekimler konusunda da ciddi bir ilerleme sağladık. Yüzde 50’nin üzerinde toplam akademisyen sayımıza baktığımızda bir artış sağladık. Olmayan bölümlerde hekimlerimizi getirdik. İl dışına gidilmek zorunda kalınan bölümlere hocalarımızı temin ettik. Ancak bazı bölümlerde sadece bizde değil ülkemizin birçok yerinde hekim sayısının bölümlerin özelliği nedeniyle daha az olması nedeniyle bazı alanlarda sıkıntılar yaşıyoruz. Bu alanlardan biri olan Hematoloji bölümümüzde aslında bir hekimimiz vardı. Bu hekimimiz ailevi nedenlerden dolayı memleketine gitmek istedi ve ayrıldı. Tedavi gören hastalarımız için hizmetin aksamaması için daha hekimimiz ayrılmadan hızlı bir şekilde yeni bir hekim bulma girişimlerine başladık. Hematoloji ve yoğun bakım gibi alanlarda hekimlerin öncelikli tercihi büyük şehirler veya özel sektör oluyor. Biz herşeye rağmen çalışmalarımıza devam ettik.” diye konuştu.
“HOCAMIZ GÜZEL BAŞLADI,
GÜZELDE DEVAM EDİYORDU”
Ankara’da özel sektörde çalışan bir Hematoloji Doçentini Afyonkarahisar’a getirdiklerini dile getiren Okumuş, “Hematoloğumuz insani ilişkileri de iyi bir arkadaşımızdı. Gelir gelmez hastalarıyla çok güzel ilişkiler kurdu. Mesleğinde iyi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bizden şöyle bir talepte bulundu; Hizmet verilemeyen yaklaşık 4 aylık süreç nedenli çok fazla bekleyen hasta olduğu için randevuları bizzat vermek istediğini bildirdi. Hematolojik rahatsızlıkların tanı ve tedavi süreçleri uzundur. Hematolojinin hastaları bazen yıllar boyu tedavi edilmesi ve dolayısıyla takipleri gereken hastalardır. Görevi bırakmak zorunda kalan hocamız öncelikle tedavisi planlanması gereken hastaları almak istediğini ayrıca doğal olarak hastaları tanımak istediğini dile getirdi. Burada çalıştığı sürede hastalarımız polikliniğe ulaşıp randevularını aldılar herhangi bir sorun yaşanılmadı. Hasta geri dönüşleride son derece olumlu ve duyulan memnuniyet üzerine oldu.” şeklinde konuştu.
“BİR KİŞİNİN EYLEMİ TÜM İLİ ETKİLEDİ”
Geçtiğimiz hafta içerisinde bir hasta ya da hasta yakını tarafından görevi bırakmak zorunda kalan Hematoloğun çok ciddi biçimde tehdit edildiğini açıklayan Okumuş şu ifadeleri kullandı: “Bu ciddi ve çirkin tehdidi yapan kişi hasta veya hasta yakını. Net bilmiyoruz çünkü hastanemizde isim ve T.C numarasıyla kaydı yoktur. Sözkonusu kişi gece saatlerinde Hematoloji bölümünden randevu talep ediyor. O saatlerde polikliniğe ulaşamadığı için randevu alma işlemini birkaç kez deniyor. Ulaşamayınca resmi kanallar üzerinden son derece kötü ifadelerle randevu alamadığını, ‘Siz sağlıkta şiddet diyorsunuz. Şiddeti göreceksiniz. Parçalayacağım.’ şeklinde ifadeler kullanıyor. Bunu da resmi kanalla kayıtlı olarak yapıyor. Onun üzerine bu resmi kaydı alan kurumlar bize böyle bir tehdidin olduğunu ilettiler. Bu tehdit nedeniyle hekimimizin haberdar edildiğini ama kurum olarak bizede haber verdiklerini bildirdiler. Böylece gerekli tedbirlerin alınıp, rutin tedbirlerin alınacağını ifade ediliyor. Hekim arkadaşımız bu durumda morali bozuldu, hastalarına bakamaz hale geldi. Biz hemen emniyete tedbir alınması amacıyla bilgi verirken Cumhuriyet Savcılığınada suç duyurusunda bulunduk. Poliklinik ve hocamızın güvenliği açısından ilgili ekibi dikkatli olmaları için talimatlandırdık. Ertesi gün hocamızla çok güzel hizmet verdiği ve hastalarının çok memnun olduğunu belirttiğimiz bir görüşme yaptık. Bir kişinin yapmış olduğu bir eylem bütün ili etkileyecek. Daha önce böyle şartlarda çalışmadığını, hayatında böyle bir şey görmediğini söyledi. Hiçbir hasta ile sorun ve sıkıntı yaşamadığını anlattı. Moralinin bozulduğunu, gece uyuyamadığını, Afyonkarahisar’da çalışamayacağını bildirdi. Biz ekip olarak her türlü desteği vereceğimizi belirttik. Gerekirse bir süre izne çıkıp, dinlenip, toparlanıp dönebileceğini ifade ettik. Güvenlik tedbir aldığımızı söylediğimizde hastanede güvenliğin belki sağlanabileceğini ama otoparkta ya da başka bir yerde bir garantinin olmadığını dile getirdi. Bu süreçte Konya’da öldürülen Kardiyalog Ekrem Karakaya olayı zaten genel anlamda bir moral motivasyon düşüklüğüne neden olmuştu. Hocamız istifasını verip üniversitemizden ayrıldı.”
“HİZMETİN DEVAMINI SAĞLAMAK İÇİN UĞRAŞIYORUZ”
“Sağlıkta şiddetin yanı sıra bu olayı biz üniversitemizde daha öncede şimdi de yaşıyoruz.” diyen Okumuş, “Bazen bazı bölümlerde sıkıntılar olabiliyor. Bazı bölümlerde hekim sayısında azalma olabiliyor. Hekimleri kaybedebiliyoruz. Yerine başkaları geliyor. Şu anda iki hekimimizle daha görüşmelerimiz sürüyor. Hatta bir hekim kadrosu için ilana çıktık. Biz eksikliği bir şekilde gidereceğiz. Bazen bir bölüme çok fazla talep olabiliyor. Orada çok uzun süre sıkıntı çıkmıyor ama sonuçta bizim görevimiz buradaki hizmetin bir şekilde devamını sağlamaktır. Yaşanılan bu süreci sıkıntısız atlatabilmektir. Hematoloji bölümündeki durum çok gündem oldu. Hastaların diğer illere gitmesi ve bu hastaların şartları, sahip oldukları hastalıklar nedeniyle kendi illerinde tedavi olabilmeleri en doğal haklarıdır” ifadelerini kullandı.
“BİR KİŞİNİN HATASINI BİR İL ÇEKECEK”
Sözkonusu olayın ardından kendilerine birkaç yerden uyarıgeldiğini, sosyal medya da bazı yerlerde yönetimin mobing uygulayarak, tehditle bu hekimi kaçırttığının iddia edildiğini belirten Okumuş şunları kaydetti: “İddialar arasında bizim AFSÜ yönetimi olarak bir hekimi dahi tutamadığımız, beceremediğimiz ifadelerini içeren sosyal medya mesajları gelmeye başladı. Arkasından ilimizin tanınmış kişilerinden de bir haber kanalının yayını örnek gösterilerek ‘Hocam siz ne yapıyorsunuz? Hekimleri mi kaçırıyorsunuz? Niye hekimlere sahip çıkmıyorsunuz?’ soruları soruldu. Haber yayınında sizin hekimleri tehdit ederek mobing uyguladığınız şeklinde haberler var. Hakikatende haberi izleyip sosyal medya haberlerine baktığımızda bir milletvekilimizin ayrılan hekim arkadaşımızın tehdit ve mobing nedeniyle ayrıldığına dair ifadeleri var. Hatta bununla ilgili soru önergeside verilmiş. Bu haberler sonucu sanki bu hekimimizin ayrılma nedeni bizmişiz gibi bir algı oluştu. Ama bu algının da ulusal düzeyde yayın yapan organlarda habere dönüştüğünü gördük. Bunun üzerine bu süreçte bu konuya çok girmek istemesemde tüm bunları tane tane anlattığım bu basın toplantısını yapma ihtiyacını hissettik. Çünkü 745 bin nüfuslu bir ilde yaşıyoruz. Hematoloji bölümüne bu ildeki insanlarımızın ihtiyaçları var. Burada ama cahillik, ama kasıt hangi sebeple olursa olun bir kişinin randevu alamadığı iddiasıyla hekimimizi tehdit etmesi, sözlü şiddet içeren ifadeler kullanmış olmasıdır. Sonuçta bir kişinin yaptığı hatanın bedelini bir il çekecek.”
“OLAY AFSÜ YÖNETİMİNE KARŞI VATANDAŞ KIŞKIRTILMASINA DÖNÜŞTÜ”
“Açıkça ayrılma kararı alan Hematolog Hocamız Mehmet beyle aramız çok iyidir. Kendisi gitmeden oturup defatle konuştuk. Burada olmasa bir başka yerde mutlaka görüşürüz dedik.” diyen Okumuş şöyle konuştu: “Ayrılan hocamız hiçbir sıkıntımızın olmadığı bir hocamızdı. Bu olay yönetime döndürüldü. Bir hatayı düzeltmeye çalışırken maalesef bir başka hata ile karşılaştık. Bir hekimi koruyamayan, tutamayan bir yönetim ve bu seferde bu yönetime karşı vatandaşın kışkırtılması durumu ortaya çıktı. Tüm bunları bertaraf edip, doğru olmayan algıyı düzeltmek için önceki gün itibariyle bir basın açıklaması yaptık. Bu açıklamanın ardından maalesef yine sosyal medya aracılığıyla farklı mecralardan çok doğru olmayan, hoş olmayan haberler yapıldı. Sosyal medya ikiye bölündü. Ekşi sözlükte bir sürü yazılar yazıldı. Ardından bize akşamüzeri açıklamayı niye çektiniz diye soruldu. Sorun veya sıkıntı neyse onu doğru şekilde anlatıyoruz. Ama tartışılan konulara baktığımızda üniversite yönetimi, CİMER tartışılıyor. Arkasında başka nedenler araştırılıyor. Can güvenliği, hükümetin politikaları olmak üzere gereksiz şeyler tartışılıyor.”
“SAĞLIK DA DÂHİL ŞİDDET
HER YERDE, BİZE NE OLDU?”
Sorunun çok net şekilde ortada olduğunu ifade eden Okumuş, “Ortada olan sıkıntıyı tartışmamız gerekirken maalesef her zaman olduğu gibi sıkıntıyla ilgisi olmayan, sıkıntının etrafındaki şeyler tartışılarak doğrudan ve doğruyu tartışmaktan kaçıyoruz. Sorun maalesef sağlıkta şiddet sorunudur. Daha ön planda olduğu için bunu konuşuyoruz. Tabii ki sadece sağlıkta şiddet yok. Kadına ve hayvanada şiddet var. Ne oldu da biz bir anda bir trafik kazası yaptığımızda inip yaralanma v.s var mı diye sormaz olduk? Mala ne olursa olsun boşver demeyi ne zaman unuttuk? Anlaşarak ayrılabilirken şimdi artık sadece yolda giderken yol vermedi diye yan baktı diye silah çektiğimiz birbirimize saldırdığımız noktaya geldik. Ne oldu da biz başımızın tacı dediğimiz el üstünde tuttuğumuz kadınlarımıza karşı şiddet uygular hale geldik? Bize ne oldu da evimize alıp, bakıp, beslediğimiz, yaralı gördüğümüzde bakımını yaptığımız hayvanlara karşı şiddet göstermeye başladık. Ne oldu da biz el üstünde tuttuğumuz, baş tacımız dediğimiz, Allah razı olsun dediğimiz, iyi varsınız dediğimiz ki bunu Covid-19 pandemisi sürecinde de gördük. Sağlık çalışanları eşini ve çocuğunu evinde bırakarak, hayatını riske atarak, gecesini gündüzünü hastanede geçirerek 40 gün evine gitmeyen hekimim var. Hastanede ayırdığımız odalarda kaldılar. Ne oldu da onlara karşı şiddet uygulamaya başladık. Hata olabilir, kusur olabilir, eksik olabilir. Ama bunun çaresinin aranacağı yer hukuktur. Bunun dışında uygulanan her türlü yöntem hukuksuzluktur.” dedi.
“KİMSENİN KİMSEYİ DÖVMEYE
VE SÖVMEYE HAKKI YOK!”
Yaşanılan sorunların pek çok nedeni olduğunu, sosyal medya da birbirini “gazlayarak” teşvik edenlerin olduğuna dikkat çeken Okumuş, “Bir haberin altına yapılan yoruma tamamen aleyhte. Ağıza gelecek her türlü ifade kullanılıyor. Onun altına da çok sayıda beğeni geliyor. Bu beğenmelerle daha da gaza geliniyor. Bu seferde ifadesinin doğru olduğuna inanmaya başlıyor. En sonunda da bunu gerçekleştirmeye doğru ilerliyor. Sonra hekimse, sağlıkçıysa dayak yediyse hak etmiştire dönüyor. Artık bu mantıkla bakmaya başlıyor. Bir araç muayene ya da tamirinde istediğiniz zamana randevu vermeyen kişiyi dövüp sövüyor musunuz? Hakarette bulunuyor muyuz? İyi de niye biz bunu hekimlere karşı hak görüyoruz? Niye hep sorunun temeliyle değilde sorunun etrafındakilerle uğraşıyoruz?” diye konuştu.
“BİR KİŞİ İÇİN TÜM
AFYON HALKI SUÇLANAMAZ”
“Vatandaşın birisi yazmış bunun bütün sorumlusu hekimin güvenliğini sağlayamayan yönetimdedir. Bizler hafiye, polis, jandarma değiliz.” vurgusu yapan Okumuş, “AFSÜ’de 2 bin 500 personel var. Beş yüz tane akademisyen var. Mantık olarak bakıldığında yöneticiler personelin güvenliğini sağlamak zorundadır doğru. Bu bizim elimizdeki yetkiler çerçevesinde görevimizdir. Ancak adam hastanede kapıda, görev sahasında şiddet uygulamakla yetinmiyor ki. Evinde oturduğu yerde sosyal medya aracılığıyla yazılı şiddet uyguluyor. Size resmi makamlar üzerinden yazdığı yazıyla şiddet uyguluyor veya gelip yüzünüze laf söyleyerek şiddet uyguluyor. Artık ben bunu akıl tutulması olarak algılıyorum. ‘Yönetim olarak can güvenliği sağlanamadığı için.’ Bu ifade aslında sorunun temelini gösteriyor. Bir kişinin can güvenliğinin sağlanamadığı ifadesi şu anlama geliyor; Afyonkarahisar’da yaşayan 745 bin kişi potansiyel suçludur. Bizlerde potansiyel suçli insanlardan çalışanlarımızı korumaya çalışan yöneticileriz. Böyle bir şey yok. Bu ifade tüm halkı potansiyel suçlu konumuna düşürmektedir. Bir kişi için 744 bin 999 kişiyi suçlayamazsınız. Allah razı olsun ilacınız, tedaviniz iyi geldi diyen çok sayıda hastamız ve yakını vardır. Sakın ola ki yanlış anlaşılmasın hastalarımız bizim baştacımızdır. Bizim mesleğimizin var olma gereği onlardır. Bizde bu gerekleri yerine getirmek zorundayız. Bir kişinin eylemi nedeniyle bizler asla diğer insanlarımız suçlayamayız.” şeklinde konuştu.
“HALKIMIZIN
BİLİNÇLENDİRİLMESİ GEREKİYOR”
Bu hale nasıl gelindiğinin temeline inilmesi gerektiğini dile getiren Okumuş şunları kaydetti:
“Niye bu tablo ortaya çıktı? Niye sağlıkta bu daha ön plana çıktı? Bunları irdelememiz gerekiyor. Halkımızın bilinçlendirilmesi gerekiyor. Sağlık çalışanları da herkes gibi birer insandır. Göz Polikliniğinde randevu alınamıyor iddiası doğrultusunda bir hafta 285 kişinin muayene edildiğini kayıtlarımızda gördük. Peki, bu kayıtlar doğrultusunda gözden nasıl asla randevu alınamıyor? Şu artık kabullenilmeli; Bugün randevu alamayabilirsiniz. Yarın veya bir hafta sonrada alamayabilirsiniz. İngiltere’de bir diş randevusu 3 yıl sonrasına veriliyor. Almanya’da randevu sistemleri çökmüş durumdadır. Almanya’da siz aile hekimine gitmeden siz hastaneye gidemezsiniz. Aşırı bir hasta yükü var. Ayağına diken batanda, burnu akanda, başı ağrıyanda, apandist nedenli şiddetli karın ağrısı çekende acil servise geliyor. Trafik kazasında yaralanan kişide acil servise geliyor. Acilin özelliği hayati tehlike arz eden acil vakalara öncelik tanınarak müdahale edilen yerdir. Benim şiddetli karın ağrısıyla gelen hastaya daha fazla vakit ayırmam gerekir. Randevu bugün olmazsa bir diğer gün olur. Sabretmeyi, hoşgörüyü öğrenmemiz lazımdır. Acile gelen hiçbir hastayı göndermiyoruz. Poliklinik randevularına çok ciddi yüklenme var. Bin tane randevu açsam göz polikliniğine dolar. Aşırı bir hasta yükü var. Sağlık çalışanlarının tümünün, hekimlerinde bir kapasitesi var. Sıkça her yeri geldikçe söylediğim gibi onlarda insandır. Bizler her seferinde o kapasiteleri zaten aşıyoruz. Taşıyamayacağınız bir yük karşısında maalesef randevular ötelenmek zorunda kalıyor. Yöneticiler olarak hepimiz durumu açıklıyoruz.”
“İDDİALIYIM AFSÜ’DE ÇÜRÜK ELMA YOK”
Her kurum ve kuruluşta çürük elmaların olabileceğini ancak AFSÜ çalışanlarının tamamının edindikleri bilgi ve beceriyle hastalar için herşeyi yaptıklarını iddia eden Okumuş şöyle konuştu: “Bırakında hekimler görevlerini yapsınlar. Hiçbir hekim ve hiçbir sağlıkçı hastasının zarar görmesini istemez. Böyle bir düşünce ve mantık kabul edilemez. Biz sadece şunu istiyoruz; Şifa veren ellere birazcık da vefa gösterilmeli diyoruz. Yanlış anlaşılmalar, eksikler, kusurlar olabilir. Yetersizliklerde, gerekliliklerde olabilir. Ama kasti bir kötülük olamaz. Fedakar sağlıkçılarımızı sosyal medyadaki like yani beğeni butonu terörüne kurban etmemeliyiz”
“ELİMİZDEN GELENİ YAPAR
GERİSİNİ ALLAH’A BIRAKIRIZ”
Son evrede olup yoğun bakımda tedavi edilen akciğer kanseri bir vakayı kurtaramadıkları için dayak ve küfür yemek zorunda olmadıklarının altını çizen Okumuş şunları söyledi: “Biz elimizden geleni yapar gerisini Allah’a bırakırız. Bilinmeyen öyle zor ve stresli şartlarda çalışıyoruz. Yüksek Sağlık Şura Üyeliği yaptım. Bize bu tür davalar çok gelirdi. İnsan hayatının saniyelere bağlı olduğu anlarda kritik kararları veren cerrahlar ve hekimler hastalar ve yakınları tarafından tehdit edilerek, moralleri ve şevkleri kırılarak zor duruma sokulmaktadır. Gelinen sonuç artık kimse Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı, Yoğun Bakım Uzmanı olmak istemiyor. Ben Yeni Doğan Uzmanı yoğunbakımcıyım. Yoğun bakım kadrolarının birçoğu boş kalıyor. Bir süre sonra uzman hekim bulamayacak hale gelebiliriz. Bizim tek isteğimiz şudur; Bu insanlar hekimler, sağlık çalışanları sizin düşmanınız değil. Bu insanlar aslında sizin evlatlarınızdır. Sizin bir parçanız olan bu insanlar ellerinden geleni yapıyorlar. Bu insanlar her ne olursa olsun şiddeti hak etmiyorlar. Sonuç bumerang gibi bize dönecek. Aklımızı başımıza almamız lazımdır. Hepimiz bizlerde sabretmeyi, teşekkür etmeyi, Allah razı olsun demeyi unuttuk. Eskiden çocuğumuzu, mal, mülkü konu komşuya emanet edebiliyorduk. Artık bunları düşünmemiz lazımdır. Ne oldu da artık biz bunları yapamaz hale geldik? Ne oldu da artık biz birbirimize güvenemez hale geldik? Aklımıza gelen ilk çözüm yolu şiddet oldu. Genel olarak yapacağım değerlendirme bu şekildedir.”
“AMAN DİKKAT COVİD-19 VAKALARI ARTTI”
AFSÜ Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, Covid-19 küresel salgınında vaka sayılarının arttığını ifade etti. Okumuş, “Maalesef vaka sayısında ciddi bir artış vardır. Günlük vaka sayıları Türkiye geneline baktığımızda 30 binler civarına geldi. Asla ve asla bir rehavete neden olmasın klinik tablo açısından baktığımız zaman daha önceki ataklardan farklı olarak daha gribimsi seyretmektedir. Yoğun bakıma yatan hasta sayımızda daha azdır. Ama vaka sayısındaki bu hızlı artış devam ederse belki genel bir kısıtlama olmaz ama maske kullanımı ve kapalı mekânlarla ilgili bir sınırlama gelebilir. Ben kapalı ortamlarda, asansörlerde, alışveriş merkezlerinde maske takıyorum. Maskem sürekli yanımdadır. Grup gibi seyretsede kimde ağır geçeceği hala bilemiyoruz. Ağır hasta etme ve öldürme ihtimali hala var. Sistemde tanımlaman 50 yaş üzeri ve risk grubunda aşı tekrar açıldı. Grip aşısı gibi Covid aşısı için muhtemelen yıllık tekrarlayan aşılarla bu süreci atlatacağız. Yeni versiyon çabuk bulaşıyor. Aşıları olalım, kapalı ortamlarda, yakın temaslı alanlarda mutlaka maske kullanalım.” dedi.
“AFYON’U VE ÜNİVERSİTEYE
4 YIL BOYUNCA HİZMET ETTİK”
AFSÜ Rektörlüğü görevinde 4 yıllık süreci tamamladığını dile getiren Okumuş, “Yeni bir atama süreci var. Olur, olmaz Allah nasip edermi bilmiyoruz. Sonuçta Afyonlu değilim ama Afyonluyum. Afyon’u yıllardan beri tanıyorum. Aslında Afyon Türkiye’nin küçük bir temsili ilidir. Türkiye’nin her kesiminden insanlarının her karakterden insanlarının temsil edildiği bir ildir. Cumhuriyetin kurulduğu büyük savaşların yapıldığı bir yerdir. Bir Yörük olarak Yörük nüfusunun fazla olduğu bir yer olduğundan bu 4 yıllık rektörlük görevi beni daha çok Afyonlu yaptı. Eşim için ilk Afyon’a geldiğimizde yeni bir şehir ve çevre zor olmuştu. Şimdi gitsek üzülürüm diyor. Burayı, insanları ve üniversiteyi sevdiğini söyledi. Dört yıllık sürede elimizden geleni yaptık. Biz görevi devir etsekte devam etsekte yapacağımız herşey burada kalacak. Hem AFSÜ’ye hem de ile hizmet ettik. Pandemi nedeniyle iki yıl bizim için kayıp bir yıldı. Çocuk Acil Merkezi, Palyatif Merkezi ki bağışçı katkısıyla yapılmıştır. Türkiye’nin en büyük 45 bin metrekarelik eğitim komplekslerinden birisinin inşaatının temelini attık. Şu anda onun inşaatı devam ediyor. Allah yardım etti bizlerde çabaladık. Normalde üç yılda ilk etabı bitebilecekken bu sene yaptığımız çalışmalarla yaklaşık 2023 yılında bir yıldan biraz daha fazla bir sürede bitirebileceğiz gibi görünüyor. Çünkü mali destek aldık. Bir hastane projesinin onayı tamamlandı. Onun temelini bu sene atacağız. Bahçe ve çevre düzenlemesi yapıyoruz. Laboratuarlarımızın inşaatı devam ediyor. İlaç AR-GE Merkezi ve Klinik Araştırmalar Merkezinin onayını, bütçesini aldık. Proje onayı çıkınca ihaleye çıkacağız. Kozmotoloji Merkezi ve Geleneksel Tamamlayıcı Tıp Merkezi inşaatlarımız sürüyor. Bu ile ve üniversiteye hizmet etmeye elimizden geldiğince çalıştık. Mutlaka kusurumuz olmuştur. Kusursuz insan olamaz. Bu süreçte ufak atışmalarımız olsada birlikte çalışmaktan ve şahsıma olan destekleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Basının eleştirileri sonrası bir takım işleri hayata geçirdik. Bu eleştiriler bizim için düzeltici uyarı oldu.” ifadelerini kullandı.
“YANILTICI ANKETLER YAYINLANIYOR”
AFSÜ bünyesinde kadro bekleyip de alamayan akademisyen olmadığının altını çizen Rektör Okumuş, “Hekimlerimiz Afyon’dan gitmiyor. Bu algı yanlış bir algı. Gidenler ve gelenlerin olduğu bir döngü var. Sonuç itibariyle son 4 yılda akademisyen sayımızda % 60-65 oranında bir arıtışımız söz konusudur. Üniversiteler arasında sıralamayı belirlediği iddia edilen ve tamamen yanlı, yanlış anketler yayınlanıyor. BU anketleri yapan sadece 2 kişi ve bağış hesaplarını yayınlayarak yapılan araştırmalar. Bunlarla ilgili olarak yasal başvurularımızı yaptık. Bu anketler Türkiye’nin bir sorunu ne yazık ki.” şeklinde konuştu.
“DEVLET HASTANEMİZLE BİRLİKTE
TÜP BEBEK MERKEZİ KURACAĞIZ”
Afyonkarahisar Devlet Hastanesi ile işbirliği içerisinde Tüp Bebek Merkezi kurmak üzere Sağlık Bakanlığı’na müracaat ettiklerini, Sağlık Bakanlığı’nın bu projeden çok memnun kaldığını belirten Rektör Okumuş, “Bu projey başardığımızda tüm Türkiye’ye örnek olacak. Devlet Hastanemizde mekanve cihaz var. Bizde de gerekli uzmanlar var. Bunları birleştirerek bir Tüp Bebek Merkezi kuracağız. Kamu kaynaklarının israfını önleyecek bir çalışma. Nükleer tıp ile ilgili bu işi başardık. Tüp Bebek konusunda da Türkiye’deki ilk olacağız.” dedi. >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM